27 Kasım 2011 Pazar

AKİRA KUROSAWA/ 7 SAMURAY


Referans almadan film izlemiyorum. Deneme yanılma izlemeleri yapacak kadar vaktim yok. 7 Samuray da tavsiye üzerine izlediğim bir film. Geç kalmış kesinlikle geç kalmış bir izleme..... 1954 yılında çekilmiş...Siyah beyaz..... Zaten yönetmenin adını görünce iyi bir şey izleyeceğimi biliyordum..... Çok uzun bir film .... 3 saatten daha fazla sürüyor.... Hele benim gibi netten izlemeye çalışırsanız sıkıntı yaratıyor... Arşivlik bir film gerçekten.... En kısa sürede edinmek istiyorum..........Ben izledim.... Siz de geç kalmayın......:)))


26 Kasım 2011 Cumartesi

5-M.NECATİ SEPETÇİOĞLU/ ÇATI

Dünki Türkiye Serisinin 5. kitabı da  bitmiştir...gelsin sıradaki:))) İlk 4 kitaba göre biraz zorladı beni.... belki dikkatimin kuş uçuşunda oluşundandır..... Ben ne kadar bitmesi için evecenleşsemde kendileri:))) evmedi bitmesi için... Keyfi yetti Çatı Efendinin bitiverdi sonra...... Aslında bir arkadaşla yarışma halindeyim... O belirlediği 3 kitabı bende bu serinin 5, 6 ve 7. kitaplarını Aralık ayının 6 sına kadar bitirmemiz gerekiyor... Bakalım ne olacak sonuç:)))
Gelelim Çatı'ya.... Konak  Ertuğrul Bey'in ölümüyle bitmişti ve Osman Bey'in oğlu Orhan' ın doğumuyla.... Ölüm .... Doğum.... Ölüm doğumla başlar aslında .... Ölüm' ü an' da zannederiz ama ölüm doğumla birlikte peyderpey yaklaşır ve bir an'da gizliliğini yitirip aşikarlaşır..... Çatı da tıpkı Konak gibi bir ölüm ve bir doğumla biter......Osman Bey'in ölümü Orhan Bey'in oğlunun doğumu.....Osman Bey Karacahisardadır... Babasının suskunluğunu seslendirmiştir ama nara değildir bu ses henüz...Naraları Orhan Bey döneminde daha sık duyacağız sanırım..... Aslında kitabı ağırlaştıran sebepte bu bence.... Aşireti devlet yapmanın bütün zorluklarını, sancılarını, sıkıntılarını hissediyorsunuz okurken..... Göçebe bir topluluğu yerleştirmeğe , yepyeni bir düzeni , asimile olmadan kurmaya çalışıyorsunuz..... Binanın su almaması, öyle eften püften sebeplerle savrulmaması için korunaklı olması için çatı kondurmaya çalışıyorsun sanki.....İlmek ilmek örüyorsun, sıkıntıdasın ama bitince keyfince karşısına geçip izleyeceksin gibi bi his bırakıyor kitap... Ölümler daha çok can yakıcı ölümler görüyoruz..... Rahman, Kumral Dede, Şeyh Edebali, Mal Hatun, Osman Bey......
En sıkıntıyla okuduğum yeri Acem Karısının doğuramayışı sanırım... öylece doğuramadan bütün sıkıntılarıyla ölmesi... bir insan çok kötü de olsa bu şekilde ölmesi beni kötü anlamda etkiliyor.....
Benden bu kadar... merak edenleri bu seri'ye davet ediyorum...

Kitaptan Seçtiklerim:

"İnsan gönlüne güvenmez" ,"Güzel laf ama güzel laf gibi de gerçek değil."

"Vediğin nimet içinde mihnet için de çok şükür"

"İnsan kocaman bir hayal, kocaman bir oyalanma"

22 Kasım 2011 Salı

ERKİN KORAY/ÇÖPÇÜLER

Şimdi düşününce ilginç geliyor ama ilkokulda öğretmenimiz  şarkı söyleyin dediğinde arkadaşımla bu şarkıyı söylerdik:))) Abimin tren gelir hoşgelir ley ley limi limi ley söylediğini hatırlayıncaa:))

20 Kasım 2011 Pazar

HENRY FONDA/12 ÖFKELİ ADAM

Kıymetli bir arkadaşımın önerisiyle izledim....  Ve uzun süredir böylesine bir film izlememiştim gerçekten..... Kim Ki Duk 'un Boş Evi' ni izlerken de aynı düşüncelerle dolmuştum.... Doğru dürüst konuşma yoktu o film de ama başlıyor ve değişik hislerle bitiyordu.........
12 Öfkeli Adam  bir genci idama götürüp götürmemeye karar verecek adamlardır... Film'in büyük bir bölümü bi toplantı salonunda geçer.... Ve 12 İnsan' ın inişli çıkışlı ve daha çok öfkeli hallerini izliyoruz.... Ayrıntı vermeyeceğim ......:)))
Adalet.... Vicdan........ Öfke.......Şüphe.......
Mutlaka ama mutlaka izlenmeli......

EZGİNİN GÜNLÜĞÜ/KÜÇÜĞÜM



19 Kasım 2011 Cumartesi

4-M. NECATİ SEPETÇİOĞLU/KONAK


Artık Selçuklu' nun can çekiştiği bir dönem.... Anadolu'nun durumu yamalı bir yazma....Nerden tutsan elinde kalacak cinsinden..
Şimdi biraz başa dönelim Kumral Dede'ye....Kumral Dede'nin Konya'nın ötelerine gönderilişine.... Bundan önceki 3 kitap ta kılıcın ağırlığı sözkonusuydu.....Şimdi dervişlerin muştusuna uyan , arkadan gelen bir kılıç görüyoruz... Ne demeye gelir bu:))) kitaptaki ifadelerle yazmaya başladım bende....Manevi önderlerin önderliğinde kurulmaya çalışılan yeni düzen..... Nitekim Osman Bey'e padişah olacağını Söğütte aşiret olan Kayı Boyu'nun devletin temelini oluşturacağını Kumral Dede Osman Bey'e muştular......
Ertuğrul Bey'in ölümüyle sonlanır kitap.... Ertuğrul Bey'i sessiz, uyumlu, barışçı tutumuyla görürüz hep..... Bu anlamda eleştiri alır Ertuğrul Bey ama O' nun da bir bildiği vardır.... Nitekim ölüm döşeğinde oğlu Osmanla vedalaşırken bu durumunu şöyle özetler:
"Bir tohum toprakta köklenmeden sürgün verirse kurur" . Aslında siyasettir Ertuğrul Bey'in yaptığı .... Sessizce  petek oluşturmaya çalışır içinin balla dolması için.... Oğluna Şeyh Edebali'nin  kızını alması da Şeyh Edebali'nin kızını vermesi de Osman Bey' in güçlenmesi içindir.....
 Yesi' den yola çıkan Kumral Dede ve yolda biraraya geldiği zanaat ehli eski bir yapı da durmaya karar verirler .... O eski yapı taş yontucusu ve dülgerin elinde öyle bir yapıya dönüşür ki.... Orada bir kaç yılda öyle bir faaaliyet başlarki... Artık bu yeri ve yerdekileri duyanların sayısı ayyuka çıkar.... Osman Bey'in arkası güçlüdür artık.... Temeli en sağlamından Ertuğrul Bey atmıştır artık Osman Beyle birlikte o temele Konak kondurulacaktır......

Sessizliğin bitişi Osman Bey'le şenliğin başlangıcındayız....

Kitaptan seçtiklerim:

Tanrı zamanın sahibidir.Vakit zamanın parçasıdır.Bütüne Tanrı ,parçaya parça sahip olur...

Kayıplar kalabalıktadır; yalnızda kaybolmaz insan. Yalnızlık açıcıdır, göstericidir. Kalabalık örtücüdür...

Zulüm doğurana döner.....

16 Kasım 2011 Çarşamba

MOHSEN NAMJOO/ ZOLF BAR BAAD

Blogumun adını Okuduklarım, İzlediklerim ve Dinlediklerim:)) şeklinde değiştirmem gerekiyor sanırımm... bu ara müzik anlamında bi arayış içerisindeyim.... sebepsiz aslında....içimden geliyor.... iyi ki de arıyorumm :))) nerde böyle aşklar dedirtecek bi parçada şimdi sıra...... sorgulardayım aşk'ı sevgiyi....
Deniz çok sevmem ben.... su güvensizlik verir bana...  özellikle aşk  denizde yolculuk gibi bana göre....başına ne geleceği neler yaşayacağın belli değil.... güvenle karaya ayak basmak yada fırtınalarda harap olmak var...... neyse uzatmayayım parçayla baş başa bırakayım....


13 Kasım 2011 Pazar

3- M. NECATİ SEPETÇİOĞLU/KAPI


Bayram demek memleket demek...12 saat gidiş ,12 saat  geliş 24 saat yolda olmak demek......misafir ağırlamak...her yerde ikram tabağı görmek, değişmeyen menüyü sunmak ve tatmak demek.....ez cümle okuma sürecini biraz yavaşlattı bu tatlı yoğunluklar....az da olsa okudum kitabı ama daha  çok son 2 iki günde bitirdim diyebilirim.....
Veee seri'nin 3. kitabı bitti...... Aslında benim için süreç yeni başlıyor diyebilirim... ilk 3 kitabı mükerrer okumalarla epeyce biliyordum... tabii unuttuğum yerler olmuş ....ama yinede tanıdık bir dostla bildik şeyler üzerine muhabbet gibi ilerledi şimdiye kadar....Artık 4. kitabımız Konak'la daha merak eden yanım depreşecek biliyorum...
Gelelim KAPI'ya:
En son Malazgirtte bitmişti Anahtar.....Malazgirt'in önemini hepimiz biliriz ... Anadolu'nun kapıları Türklere açılmıştır bu savaşla.... Aslında kitabın ismi de bunu hatırlatmaktadır... Artık Anadolu'yu iyice sağlamlaştırmak yani kapıyı çelikleştirmek ve bu yurda yerleşmek planları yapılmaktadır.... Türkiye Sultanı Süleyman Şah'ın ölümü üzerine bu vazifeyi oğlu Kılıç Aslan devralmıştır... Ancak bi sorun vardır.... Kılıç Aslan kendinden başka kimseye güvenmemektedir.... Tanrı'ya bile.... Görmediğim şeyi sevmem der kısaca... Ama ötelerden beri maneviyat ve kılıçla ilerler bu dava.Yesevi tekkelerinin ve Kurt Baba'nın yaptıklarını çerinin beynini uyuşturmaktan öte bir şey olmadığını düşünür kılıç Aslan ve onlara hiç itibar etmez.....Ama öyle bi an gelir ki Kılıç Aslan inanmadan hiç bi şeyin omayacağını farkeder.... Ve işte o zaman Ersagun Bey şöyle der: Her şey yeniden başlıyor......
Diğer tarafta Hasan Sabbah'ın adamı Salih Dai ile hristiyan şövalye Çulsuz Gotiye'nin sevgi sevgi diye çırpınan tek hayali bir manastır kurmak olan ve halk tarafından sözü kıymetle dinlenilen Keşiş Piyer Ermit'i kandırışalrını okuruz kitapta... Ama nasıl bir kandırış!!! Canlıların ölümüne ne denli içerlendiği bilinen keşişe bir kırlangıç, bir böcek, bir bitkinin ölüsü gösterilir.... sonra bunlar yetmez paramparça edilmiş bir kadın( Ziba)ın cesediyle yüzleşir... Kim yapmıştır bu caniliği... Tabiki Türk, tabiki acımasız Türkler... Keşiş yola çıkar. Ardında binlerce baldırı çıplak..... artık Türklerle yüzleşmelidirve onlara sevgi!!yi anlatmalıdır...
Akça Kız'la Yağmur Bey'in sonunu da bu kitap da öğreniriz....:(((

Kitaptan Alıntılar:

Yatarken çıkardığı gündüz giyecekleri gibi zindana atılırkenhayatı da üstünden çıkarıp bir kıyıya bırakmıştı, uyandığında giyinecekti....

Bana sorarsan his hayattır... Fikir dediğiniz o kuru nohut taneleriyle o güzelim hayatı takır tukur ediyorsunuz..

Mesele Türkler değil, mesele İslam dini de değil... Mesele Türklerle İslam dininin biraraya gelmesidir....

5 Kasım 2011 Cumartesi

2- M. NECATİ SEPETÇİOĞLU/ANAHTAR



Dünki Türkiye Serisi'nin 2. kitabı Anahtar......Alpaslan'ın Batiniler tarafından öldürüldüğünü öğrenmekle başlıyoruz kitaba ve yerine Melikşah'ın geçtiğini .... Anadolu da Süleyman Bey döneminden Türkiye Kurucusu Süleyman Şah'a uzanıyoruz..Ben bu kitabı Kilit'ten daha çok seviyorum açıkçası.... Bunun sebebi sanırım Küpeli Hafız takımının neler yaptığını daha açık göstermesii.....vee Ersagun Bey'in Bizansta kotardığı akıl almaz işler.... Aklın önünde  eğilesi geliyor insanın... daha doğrusu imanla, adanmışlıkla süslenmiş akılların önünde eğilesi geliyor insanın..... Ecdat bizden öte yaşamış, düşünmüş.....
Yağmur Bey' le Akça Kızın sevdası....... Dokunmadan sevmek, dokunamayacağını bilerek ......
Nizamül Mülk, Bağdat halifesi, Fatimi Halifesi, Karahanlı Terken Hatun.... siyaset....siyaset..... güç yarıştırma.....ve unutmadan Hasan SABBAH.... fedaileri.....
Süleyman Şah'ın içliliği, Mansur Bey'in dindiremediği kin'i.....herkesin birbirinden şüphe etttiği bir ortam..... Bizansta önüne gelenin imparatorluğunu ilan ettiği... Biliyorum çok kesik kesik anlatıyorum... Aslında hiç anlatmak istemiyorum.....Okunmalı .... bu serii geniş bi kitleye ulaşmalı......
Süleyman Şah'ın oğlu Kılıç ASLAN' la yolculuğa devam.....

 Kitaptan Alıntı:

"Dök bakalım, elimizin sabununu yurken sana Müslümanlığı anlatalım. Eyi dinle ama...he mi?Öyleyse diyelim ki şu elimdeki ibrik bir insandır.İçine hiç bir şey doldurmazsan neye yarar?.. Aha o kösede lök gibi durmaz mı?.... Durur ,değeri ne ise odur;içine yarısına kadar su doldurursan ne olur?... Yarım dolu olur.... Değeri ar...tar , ağzına kadar doldurursan değeri ağzına kadar dolu artar.Şimdi bu ibrik boşken,çevirip dökmek istediğini farzet.... ne dökeceksin... hiç... hava. İçi dolu olsaydı da dökseydin bereket dökecektin. On kere on bin tane dolu ibriği yan yana getirir de boşaltırsan ne olur?Umman olur umman . İşte senin Peçeneklerin boş ibrik gibi döküldüler...Hava!!!Bir de başka türlü düşün... Boş bir ibriği hızlı bir yel esse devirir mi?Devirir. Öyleyse dolu bir ibriği devirmek için yelin iki misli esmesi lazım.Eeee...On kere on bin dolu ibriği devirecek yeli nerde bulacaksın? Hadi devrildi diyelim onun suyu boğar önüne geleni hay oğul..."


1 Kasım 2011 Salı

ZAZ.....ÇOK KEYİFLİİİİ:))))

ZEKİ DEMİRKUBUZ/MASUMİYET


Zeki Demirkubuz filmleri.....
Albert Camus’nün Yabancı eserinden mülhem 2001 yapımı Yazgı
Bekleme Odası
C blok
İtiraf
Kıskanmak
ve Son olarak Masumiyeti de izlemiş bulunmaktayım.... Zeki Demirkubuz filmleri rahatsız edici, rahatsız ediciliği sanırım Yaşanmışlıklardan yola çıkmasından ..... Hayat bütün gerçekçiliğiyle yaşanırken.... Ağır geliyor bana..... Özel bir yönetmen ve her biri birbirinden özel filmleri.....