"Ergenliğini, onlarca baskı yüzünden olgunluk dönemi gibi yaşayanlar, olgunluğa eriştiğinde ergenlik yaşamaya başlıyor" cümlesini Gizem' in blogunda okuyunca mest olmuştum..Bu nasıl tespit arkadaş demiştim..:))Sonra öğrendim ki bu kitabın yazarı çok içten, yazmaya tutkun bir hanımefendi:) Twitter üzerinden tanışıp, görüştük..:).Bu da hayatımda bir ilktir.... bi kenara yazayım bunu... yok yok twitıra yazayım:)) Diş ile Düş Arasında ben' i ve "biz" dendiğinde ne kadar insan varsa hepsini içine alan, hayatta karşılığı olup anlamı olmayan "ya hep ya hiç " felsefesine inat, insanın dengeli olabileceği ama sınırlarda da olabileceği vaadinde bulunan bir kitap...ve yaşanmışlığını, denendiğini hissettirerek....Kendisi ile etrafı arasında bunalmış ve geniş bir meydana çıkıp nefes almak isteyenlere özellikle tavsiye edilir...
Not: Dün akşam, bu kitabı hediye ettiğim arkadaşla kitap üzerine hasbihal ederken, hani hep konuşuyoruz ya dedi: " Çok ama çok sevesim var. Kaliteli bir sevgi sunacağımı bilmenin güveniyle açtığım kalp kapılarımı, bunu anlamayacak insanların kapamasını istemiyorum; yani o kadar da cömert değilim"... kitabın bunu konuşmuştuk, bunu hissetmiştik dedirten bir tarafı var hakikaten:)
.
Kitaptan Seçtiklerim:
"İncinmişliğimin telafisini yapabilecek kişilere bile ruhumun gözlerini kısarak bakıyorum."
"İnsan kendi için doğru olan herşeyi sever mi?"
"Anlayış tükettirilen bir meziyet"
"Kabul gören yönlerim kuma nüfuz etmeli, kabul görmeyen yönlerim denize geri dönmeli sakince"