14 Nisan 2020 Salı

ORHAN PAMUK/KAR


Orhan Pamuk'un okuduğum tek eseri. Yıllar önce de okumuştum. Ne zaman okuduğumu, kimden aldığımı hatırlamıyorum. Aklımda kalanlar ise  Ka, Kars ve İpek. Okurken de az biraz sıkıldığımı  hatırlıyorum. Yıllar sonra tekrar okuduğumda ise su içiyor gibi doğal bir eylem gerçekleştirmenin hazzını hissettim. Bu hissi çok seviyorum. Satırların içinde süzülmek. Konusuna gelecek olursak kahramanımız Ka (Kerim Alakuşoğlu) on iki yıl Almanya'da sürgün yaşamış bir şair. Türkiye'ye döndükten sonra gazeteci bir arkadaşının tavsiyesiyle Kars'a gider. Kars yoksul ve mutsuz gelir Ka'ya. Kahvehanelerde geceleyen erkeklerin, akşam bulaşık yıkayıp, namaz kılıp intihar eden kızların şehridir Kars. Önce intihar eden kızların aileleriyle görüşür. Hikayelerini dinler. Sonra üniversiteden arkadaşı olan eskilerde solcu şimdilerde islamcı olan Muhtarla görüşür. Muhtar yerel seçimlerde adaydır. İslamcılarla münasebeti Muhtarla sınırlı kalmaz.  İmam hatipli gençler ve Lacivert'le bambaşka boyutlara ulaşır. Tiyatrocu Sunay'ın Kars'a oyun içinde oyunla yaptıklarını dehşetle okuyoruz. Ka'nın İpek'e olan tutkulu aşkını yazının sonuna iliştirmiş gibi olsam da aslında ilk sayfalardan son sayfalara kadar İpek bu hikayenin merkezinde diyebilirim. Ben çok severek, etkilenerek okudum. Orhan Pamuk okumalarına devam etmek istiyorum size de tavsiye ediyorum. 


1 Nisan 2020 Çarşamba

ALEX AND DAVİD PASTOR/ HOGAR( KONUT)



Filmi twitter'da bir hesapta tavsiye edilirken gördüm. Hatta tavsiye öncesi hesabın sahibi şu soruları soruyordu sosyal statünüzü korumak için nelerden vazgeçerdiniz? Ne kadar ileriye giderdiniz? E haliyle ilgimi çekti. Film İspanyol yapımı gerilim filmi. İşsiz kalmış bir reklam yöneticisinin kaybettiklerini elde etmek için bir ailenin mahremiyet sınırlarını ihlal etmesini izliyoruz. Bir de film bana Vladimir Makanin'in Underground kitabından 'Kendinden söz etmek soyunmak demektir. Çırılçıplak kalmak demektir' ifadesini hatırlattı. İnsanlarla aramıza koymamız gereken mesafeyi hatırlattığı için çok etkilenerek ve beğenerek izledim. Tavsiye ederim. 

22 Mart 2020 Pazar

RUBEN ÖSTLUND/THE SQUARE


Mehmet Açar ve Alin Taşçıyan 'ın yorumlarını izlemenizi tavsiye ederek başlamak istiyorum. Bir modern sanat müzesinde küratör olan Christian filmin ana karakteri.(küratör, sergi düzenleyicisi anlamında kullanılır-vikipedi) Film herkesin işe gittiği bir saatte kimsenin kimseyi umursamadığı bir ortamda bir kadının bağırarak Christian'dan yardım istemesiyle başlıyor. Kadına yardım ettiği için kendini kahraman gibi hisseden Christian'ın cüzdanını ve telefonunu çaldırdığını fark etmesi çok uzun sürmüyor. Yaşadığı bu olayı çözme şekli çok ilginç bundan bahsedip filmin tadını kaçırmayayım ama şunu da belirtmeden geçmek istemiyorum. İnsan kendini üstün gördüğünde aciz bir duruma düşse bile acizliğini 'aşağıdakiler' halletsin istiyor. Son olarak filme ismini veren Kare isimli sanat eserine gelmek istiyorum. Kare güvenli alanı, statülerin olmadığı bir alanı temsil etse de bu eserin reklamını yapan gençlerin fikri, fikirlerini anlatma şekilleri olay yaratıyor. Ayrıntıya gitmek istemiyorum ama beğenerek izledim ve şiddetle tavsiye ederim.


RUBEN ÖSTLUND/ FORCE MAJEURE

Turist filmini TRT 2'de izledim. Meşhur çığ sahnesi bitmiş tehlike geçmiş sis aralanmıştı. Doğa sakinleşmişti ama insanın her an şekil almaya gebe iç dünyası hareketlenmişti. Rutinlerimiz kırıldığında çırılçıplak kalıyoruz. Sakladığımız ne varsa ortaya dökülüyor. Film özetle bir karı kocanın çocuklarıyla gittikleri kayak tatili esnasında -kadın ve erkek rolleri üzerinden- iyi bir sınavdan geçmelerini konu ediyor. Ben sevdim. İnsana ben olsam ne yapardım dedirten filmleri seviyorum. Tavsiye ederim.