9 Ağustos 2017 Çarşamba

PEYAMİ SAFA/FATİH-HARBİYE


Peyami Safa'nın eserlerinden yalnızca Dokuzuncu Hariciye Koğuşunu okumuştum ortaokul yıllarında hatta yıllık ödevimdi, okuyup özetini çıkarmam gerekiyordu. Okudum okumasına ama sıra özete gelince ben özetlemek yerine kitabı tekrar beyaz sayfalara geçirmiştim. Zaten çok az sayfalı kitaptan 20 sayfalık ödev çıkarmıştım. Yıllarca bu huyum böyle sürüp gitti ve ben geçen gün neden özet çıkaramadığımı buldum. Çünkü her şey ama her şey bana önemli geliyor. Tehlikeli bir durum her şeyi önemli bulmak. Bakın değerli bulmak demiyorum önemli bulmak diyorum. Çünkü önem değişken bir kavram bence. Kaygan bir kelime. İnsan bence değer verdiklerini çoğaltmalı önem verdiklerini değil. Konuyu epey dağıttım. Tekrar Peyami Safa ve eserlerine dönecek olursam şunu net bir şekilde söylemek istiyorum Peyami Safa benim okuma tarzıma inanılmaz uyuyor. İnsanı, insanın içinden ağır ağır geçerek yazıyor bence ve bu yazı şekli benim dikkatimi fazlasıyla çekiyor. Fatih-Harbiye sadece anlatma tarzıyla değil anlattıklarıyla da ilgimi çekti. Çünkü Doğu ve Batı'yı ele alıyor Peyami Safa. Bir tarafı olacağımız mevzuları çok seviyoruz çünkü insanı savunmaya veya saldırıya götüren ne varsa maalesef diyeceğim çekici. Konuya geçiyorum Neriman ana karakterimiz. Neriman Fatih'te yaşar. Ama Neriman yaşadığı her şeyden nefret eder. Başka bir dünyaya ait olma çabaları onu sırtını dayadığı Şinasi ile yüzünü döndüğü Macit arasında bırakır. Elbette sancılı bir süreçtir her seçim gibi. Sonu beni keyiflendirdi. Macit ve dünyası çok flu kalıyor kitapta. Karar verirken isteklerin oluşturduğu dünyadan ziyade gerçekleri ele almak gerektiğini düşündüğüm için sanırım. Keyfili okumalar.