27 Şubat 2012 Pazartesi

HERMANN HESSE/ NARZİSS VE GOLDMUND

İnsanın en mutsuz kıyılarda yol aldığına dair bir kanı var içimde, ne kadar karşıtlıklar eşit derece gerçekliklerdir düşüncesine sahip olsam da maalesef bilmek huzursuzluğumu dizginlemiyor.... Sanırım bu huzursuzluğu biraz olsun uysallaştıran insanın doğasına, ilgisine, merakına uygun bir yaşam tarzını benimsemesi....Bu kitap benim kendimi sorguladığım bir döneme tesadüf etti. Ne olduğumu, ne istediğimi, kalıpları, kalıplara sığmayan taşkınlıklarımı, taşkınlıklarımı beğenmenin vicdani rahatsızlığı ... bilmiyorum işte bu aralar rahatsız edip duruyorum kendimi.... Kitabı bitirince öyle  güzel bir heyecan içimi kapladı ki... böyle bir eser verilebilmesine Allah'ın hikmeti nazarıyla baktım desem abartmış olmam heralde....:)) Akademik kitaplar mesabesinde ama hiç sıkıcı değil.... Akıp giden bir roman gibi ama hiç boş değil...... Ne konuşsan fazla, ne anlatsan eksik diyorum bir başkasının ağzıyla..... unuttum mu? 
Neyi? Hikayeyi... yoo:))


Kitaptan Seçtiklerim:

"Peki sen bir gün nasıl öleceksin Narzziss, bir annen yok 

çünkü?Annesiz insan nasıl sevebilir,annesiz nasıl ölebilir"





23 Şubat 2012 Perşembe

3 İDİOTS:))))


İzlemediniz mi? Eğer izlemediyseniz, işi gücü bırakın bence:))
2. izleyişim.... 
Bir film hem çok komik, hem çok duygusal, hem çok eğlenceli, hem bu kadar çok mesajı verebilir mi? Vermiş vallahi helal olsun....Hadi 
filmden önce şarkısını dinleyelim:)


15 Şubat 2012 Çarşamba

AKİRA KUROSAWA/RASHOMON


Yalan ...... konusu...... 1950 yapımı, siyah beyaz, alt yazılı..... Rahip ve insanlığa olan inancı, hayatı bütün çıplaklığı ve çirkinliği ile kabullenmiş bir adam ve  genel olarak bizim tepkilerimize yakın tepkiler veren, yani genel insan psikolojisini temsil eden görgü tanığı......vurucu , düşündürücü.... ama en çok da anlamlı.... İzlenmeli mi? vakit kaybetmeden....

Not: Filmi izledikten sonra bu programda(Mustafa Ulusoy-Film Şeridi) Dücane Cündioğlu ile olmanızı tavsiye ederim:)) 
(12 parça)



12 Şubat 2012 Pazar

DİNO BUZZATİ / TATAR ÇÖLÜ


Yazar bir yerde "Yine Neyse!" der.... bence bu kitabı özetleyen, basit gibi duran iki derinlikli kelime....Bazı kitapları duyarım ve inanılmaz bir merakla bana ulaşmasını ve okunmasını beklerim ... bazıları inanılmaz bir tat bırakır dimağımda... bu kitapta öyleydi..... Akıcı değil, çok acıklı değil, ağlatmıyor, okurken dudaklarınızı yada tırnaklarınızı ısırmıyorsunuz ..... ama hayatla ilgili öyle can alıcı bir noktaya öyle metaforik bir kurgu ile yaklaşıyor ki.... Yazgı, kader, hayat, umut etmek , hayal kırıklığı, yaşam akıp giderken hep güzel günlerin gelecekte olduğu yanılsaması... daha ne diyeyim ki!! Öyle derinlikli ki.... yanlış bir şeyler yazmaktan, üzerimdeki etkisini yitirmekten çok korkuyorum.....Bastiani Kalesi ve teğmen Giovanni Drogo.... Sanki okurken bütün insanlığın yegane sorunu gözler önündeydi.... Lüften yaşamınızın bir bölümünde bu kitapla buluşun.....

Not: Çeviriden midir neden bilmiyorum ama zamanların kullanımı çok hatalıydı...

Kitaptan Seçtiklerim:

Birbirinin tıpkısı günleri, baş döndürücü bir hızla yutup gittiğinden haberdar değildi....

Sonuçta otuz yaşında kocadılar....

11 Şubat 2012 Cumartesi

SEMİH KAPLANOĞLU/YUMURTA

Önceleri ilgiyle, merakla filmler izler bu çok da hoşuma giderdi. Son dönemlerde blogumdan da anlaşılacağı üzere kitaplarla yaşıyorum.... Ama filmleri bu denli hayatımdan uzak tutmam artık rahatsız etmeye başladı beni..... biraz zorlayarak, parçalar halinde:)) Yumurtayı izleyerek üzerimdeki rehaveti atmak istedim...:)) ama sanırım yanlış bir filmle rehavet atmaya çalıştım :)) ben durağan filmleri severim aslında ama Yumurtaya pek ısınamadım. Belki  Süt ve Bal'ı  izleyince ,bir bütün halinde düşününce daha farklı  hissedebilirim bilmiyorum ama bu haliyle zor:)) Bu filmin kitabı vardı... Karakterin duruşunda, konuşmasında neler anlattığı felan anlatılıyordu. Eğer bir filmi anlamak için bir kitap gerekiyorsa deyip cümleyi tamamlamak istemiyorum.. Bazı sahneler çok hoşuma gitti... Yumurtanın düştüğü sahne, karanlıklar içinde,  sinirli beyaz bir köpekle sabahladığı sahne, geri döndüğünde avucuna bırakılan yumurta sahnesi, küçük çocuğun yumurta aradığı sahne.... bak güldüm şimdi halime daha bir sürü beğendiğim sahne sayabilirim:))) sanırım bir kere daha izlemeli derinliklerine inmeliyim ve serinin diğer filmlerini de izlemeliyim... siz yorumlarımı dikkate almadan izleyin bence... Nejat İşler çok iyi oynamış, çok yalın ve samimi geldi bu arada belirtmeden geçmeyeyim:)) keyifli, anlaşılır izlemeler:))

6 Şubat 2012 Pazartesi

J. D. SALİNGER/ÇAVDAR TARLASINDA ÇOCUKLAR


Kafa Dengi programında duymuştum sanırım ilk kez .... Sonrasında bir çok yerde duydum adını... kısa zaman önce aldım ve tatil dönemini kapsayan biraz uzun bir okuma oldu.... Holden Caulfield kahramanımız.....Kitapta şu oluyor bu oluyor şeklinde anlatmak istemiyorum. Holden'i sevdim ben. Çok samimi geldi. Hayatla ilgili, insanlarla ilgili düşünceleri hiçte yabana atılır cinsten değil... Aykırı olmak zordur. Holden de çoğu anlamsız şeylerle şekillenmiş hayatta ilerleyemiyor zaten......Parktaki ördeklerin kışın nerede olduklarını taksicilere sorduğu bölümler epeyce güldürdü beni..... İtiraf etmeliyim böyle bir kardeşim yada öğrencim olmasını istemezdim:))

Kitaptan Seçtiklerim:

"Hem birinden sizin için lanet bir iyilik yapmasını istiyorsunuz, hemde herifin suratına karşı esniyorsunuz:)"

"Ne şanslı bir adamdım. Yani,aynı anda hem bizim Spencer'a palavra sıkıyor, hemde parktaki ördekleri düşünebiliyordum"