29 Eylül 2010 Çarşamba

MUSTAFA ULUSOY/NIETZSCHE ve BABAANNEM




"HİÇ BİR DÜNYEVİ SEVGİ İNSANIN YALNIZLIĞINI GİDEREMİYORDU"

"sEVMELER ANCAK oN'A YÖNELİRSE MASUMDUR"

"ÖLÜM KARŞISINDA İTİRAZLARIMIZ HAYATI SEHİPLENMEMİZDEN KAYNAKLANIR"





24 Eylül 2010 Cuma

ERNEST HEMİNGWAY/ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR



"Hiç bir insan bir ada, kendi başına bir bütün değildir; bir toprak parçasını deniz alıp götürse Avrupa küçülür, bir yarımada yok olmuşçasına ,arkadaşlarının yada senin toprağın, evin kaybolmuşcasına ; herhangi bir insanın ölümü de beni eksiltir,çünkü ben insanlığın bir parçasıyım ;işte bu yüzden, asla sorma çanların kimin için çaldığnı, çanlar senin için çalıyor"JOHN DONNE 



Bence bu klasiğin en vurucu cümlesi kahramanımız Robert Jordan'ın şu cümlesi-Neyse, biz bütün hayatımızı dört günde yaşadık. Ölümle burun buruna iken yaşamda istenebilecek bir çok şeye dört gün için sahip olmak ve ölmek zorunluluğu.
Genel anlamda ağır ilerlediğini düşündüğüm klasiğin son sayfalarında ölmek üzere olan insanın bütün hisleri üzerimde gibiydi.
Kitap okurken bir ajanda mutlaka yanımdadır. Benim için önemli olan ve sarsıcı bulduğum cümleleri mutlaka not ederim.Bu klasikle ilgili notlarım çok olmamakla birlikte elimdekilerin ihtiva ettiği derinlik ve yoğunluk hele ki kitap bittikten sonra art arda okununca hani sırtınız üşür ya çok etkilendiğiniz bir şey yaşadığınız zaman, ben notlarımı okurken sırtımın buz kestiğini hissettim.

İspanyadaki iç savaş kitabımızın konusu. Olaylar  Faşistlere karşı Cumhuriyetçilerin gözünden anlatılır. Amerikalı Robert Jordon köprü uçurmakla görevlendirilmiştir general Golz tarafından ve bu işi yapması için gerillalarla birlikte  hareket etmesi gerekmektedir. Dört günün anlatıldığı romanda Robert Jordanın gerillalarla yaşadıkları ve onların yanında kalan Maria adlı kızla yaşadığı aşk  anlatılır ve daha çok ölüm konuşulur ancak buradaki ironik nokta ölüme ramak kala hayatla ilgili güzel şeylerin de her an insanın avuçlarında olabileceğidir. Bence bu klasiğin kurgusundan ziyade ölümle ilgili iç muhasebeler çok derece etkileyici.Mesela kahramanlarımızdan biri şöyle der." Bir insanı, bizim gibi bir insanı öldürmekten geriye kalan hiçbir güzellik yoktur". Ancak bunu söylemekle birlikte o an bir savaşın içinde olduğu ve öldürmek zorunda olduğu gerçekliğini şu şekilde kabullenir."Eğer başka insanların başına gelebilecek daha kötü bir şeyi önlemek için değilse, kimsenin başkasının canını almaya hakkı yoktur" Ama onlar faşistleri yenip Cumhuriyeçiliği yerleştirecek ve belki bir çok insan ölse dahi yüce değerleri insanlığa kazandırmış olacaklardır.İşte bu dayanak noktası ölümle ilgili sorgulamaları, öldürmek gerektiği noktasına gelip dayanır. Burada ihmal edilen nokta, herkesin kendince yüce değerler için ve insanlık için savaşığı gerçekliğidir.
Ayrıca değinmeden geçemeyeceğim bir noktada dinci faşistlere karşı savaşan dinsiz! kızılların din ile Tanrı ile paradoksal ilişkileri. Bir kaç örnek vermek gerekirse bir kızılın duası" Yüce Tanrım, bütün sevgime layık olan seni gücendirdiğim için pişmanım" "Biz inanmasak da galiba Tanrı var". Blasie Pascaldan bir alıntıyla noktalamak istiyorum yazıyı: " İnsanı Allah yaratmadıysa o niye yalnız Allah'a teslim olunca mutlu oluyor?İnsanı Allah yarattıysa niye insan O'na isyan ediyor?"