15 Eylül 2011 Perşembe

OĞUZ ATAY/TUTUNAMAYANLAR


"Her zaman kelimelerin, cümlelerin insanın üstüne bir mızrak gibi saldıran düşüncelerin bunaltıcı baskısını duydum"
Çok zaman oldu yine. Telefonun bile çekmediği bir yerde yaklaşık iki ay geçirdim. Yoğun, tatilsiz geçen 4 yılın ardından çok uzun geldi bu süre. Sonra durgunluktan yoruldum. Bu sürece Tutunamayanlar'ı ortak etmek durumun vahametini arttırdı. Zaten kah elimden düşüremedim okudukça okudum kah günler geçti ben elime alıp tek satır okumadım. Zor bir okuma oldu Tutunamayanlar. Kahraman ile bütünleşmek, bütünleşecek durumlarla çok karşılaşmak sıkıntı verdi bana. Her zor okumadan sonra- ki 2011'in kaderi -hep şikayet ederim şöyle zordu da böyle zordu  ama hiç pişmanlık duymam iyi ki de okumuşum pes etmemişim derim en sonunda. Yine öyle bir okuma oldu...
Turgut Özben'in rehberliğinde Selim Işık' ın hayatını okuyoruz. Okurken hep boğulma hissi yaşadım. Selim intihar eder. Selim insanları önemsemez görünür, sonuna kadar eleştirir onları. Aslında Selim ilgi bekler, Selim yakınlık bekler. Selim bence hepimizde olan bir yanın somutlaşmış hastalıklaşmış halidir....
Turgut Özben'in Selim ile hayatı üniversite de çakışır.  O günlere dair kitapta şöyle bir yer geçer: "Turgut'un canı sıkılıyordu o gün. Dersten çıkıp gitmek istiyordu. Onlarda( Selim ve Kenan)bir canlılık bir kıpırdanma görerek öne doğru eğildi. Yalnız sırtlarını görüyordu. Sonra bir sırt yavaşça sola dönerek bir insan biçimine girdi, diliyle parmaklarını ıslattı ve ıslak parmaklarıyla sıranın üzerindeki yazılardan birini sildi. Hiç konuşmuyorlardı. Turgut merakla sordu "Affedersiniz ne yapıyorsunuz orada?" Uzun boylusu başını çevirmeden karşılık verdi "Sıkılıyoruz". Böyle bir hayat Seliminkisi. İçinde kocaman duygular, fikirler taşırken dışarıda sıkılan, uyumsuz bir kişiliktir. Selim'in bir diğer özelliği arkadaş çevrelerini birbiriyle tanıştırmamasıdır. O yüzden Selim'in  kimlerle vakit geçirdiğini,  sevgilisi olduğunu ölümünden sonra öğrenir Turgut. Suçluluk duygusu kaplar Turgut'u. Ondan bu denli habersiz oluşundan, onu hastalıklı düşüncelerine terk etmesinden dolayı büyük bir üzüntü yaşar. Çünkü o Selim'in dünyasından çok başka bir dünya düzeni içindedir. Evlidir, iyi bir işi vardır, çocukları vardır, kapital düzenin esiridir. Kısaca tutunamayan değildir. Ama Selim'in hayatını didikledikçe artık bu düzen onu rahatsız eder nitekim mühendis Turgut Özben Olric ile birlikte artık kaybolup gitmiştir. Yollara vurur kendini Turgut. Selim intiharıyla Tutunamayanlar'ın başına artık yeni tutunamayan Turgut Özben geçer.
Kitabın değişik bir anlatım biçimi var. Zamanların kullanımı, şahısların sürekli değişmesi...Kitabın sonunda Selim'in günlükleri yer alıyor. Bu günlüklerde Selim'in intiharından önce nasıl bir ruh hali içinde olduğu gözler önüne seriliyor.

-Kelimeden önce de yalnızlık vardı. Ve Kelimeden sonra da var olmaya devam etti Yalnızlık...
-İnsan yapısındaki çelişkiler, onun ne ölüme ne de sonsuzluğa bir türlü dayanamadığını gösteriyor. Sonsuzluk da ölüm kadar ürkütücü bir gerçektir. Sonsuzluk yalnız Allah'ın dayanabileceği bir güçlüktür.
-Herkes kitap satmamalı. Cahil kitapçıların iyi okuyucuları rahatsız etmelerine izin verilmemeli artık.
-Bütün insanlar ellerini uzatarak işaret parmaklarıyla suçladılar onu, kelimeleri yüzünden...

4 yorum:

thalassapolis dedi ki...

YIllardır erteliyorum ummarım 201 de okuabilirim yazın beni motive etti sevgiler...

Hatice dedi ki...

İnsanın açmazlarını Selim karakteriyle güzel anlatıyor.... okuması zor ama okunası gerçekten...

Enis Diker dedi ki...

Tehlikeli Oyunlar'ın okuması daha kolay. Daha canlı ve derinlikli karakterler. İkisini okuma arasında epeyi bir ara oldu. Belki bundan bana öyle geldi.

Hatice dedi ki...

Enis Bey,

Öncelikle yorumunuz için teşekkürler..Oğuz ATaydan sadece Tutunamayanları okudum diğer kitaplarını da çok merak ediyorum... bir fikir edinmiş oldum...teşekkürler...