Yaklaşık 40 gün sürdü
okumam. Tatilin en yoğun dönemlerini
birlikte geçirdik, şehir şehir gezdik. Ben yeryüzünden o yeraltından
yaşama eşlik ettik. Hep
diyorum insanı ve derinliklerini anlatan kitaplar benim en sevdiklerim,
en etkilendiklerim oluyor. Bir insanı hem de yeryüzü
karmaşasına karışmamış bi insanı anlatıyor. Öze saygı ve benlik ekseninde. Yer
Rusya. Geçiş dönemi. Ne eskisin ne yeni. Nasıl etkilenir böyle zamanlardan
insan. Nasıl etkilenir yeraltı. Hiçbir yazısı yayımlanmamış bir yazar nasıl bakar
yaşama böyle bir dönemde. İnişli çıkışlı bir roman değil. İniş çıkış yok ama
gerilim hattı. Yaşamın gerilimi. Benliğini koruyarak var olmanın gerilimi. Taviz
vermeden, değişimlere aldırmadan. Bu arada bir not Underground okurken klasik
okuyormuşum hissi oluştu ben de eğer “insan” bütünüyle ilgi alanınıza
giriyorsa mutlaka okuyun, beğeneceksiniz. Ayfer Tunç’ a da bir selam yollamak
gerek bu özel kitapla buluşturduğu için. Keyifli okumalar…
Kitaptan
Seçtiklerim:
“Aile, Homeros zamanından beridir
yıkılıyor. Gel gör ki… gel gör ki yine de sağlam. Aileyi koruyan bir şey var!”
“Biliriz öylelerini. Bütün
zehirleri –kendilerini kanıtlamanın zehridir.”
“Değiş tokuşun mahremiyeti”
“Ne tarafa baksam canım yanıyor”
“İnsanlar, zaman konusunda ,
hesap versinler”
“Mahkeme ruhun susuzluğunu
dindirmez”
“Kendinden söz etmek soyunmak
demektir. Çırılçıplak kalmak demektir”
“Yaşayabilirim. Vicdan galiba
sustu. Zavallı gelişmemiş organımız”
“Kıymet biçme ve kıymet bilmeme
zamanı”
“Yaşam kendi yapışkan çimentosuna
sahiptir”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder