Görünen ve algılananın gerçekle mesafesini ölçüp duruyorum bu aralar. Mesafe olmasını kabullendim ama ölçüm işlerinin bu kadar zaman almasına ne demeli deyip duruyorum. Kafam bunlarla meşgulken bir türlü başlayamadığım Bıyık Söylencesi'ne başlıyorum ve mesafe kavramı üzerinden süratle geçiyor kitap. Düşüncelerime paralel bir kitapla buluştuğumu anlamak hoşuma gidiyor. Kitapta sahip olduklarımız bizden öte kişilik ve saygınlık kazanırsa ne olur sorusunun cevabını okuyoruz. Burada Cumali'nin uzantısı bıyık değil de bıyığın bir uzantısı olan Cumali söz konusu. Başarısının uzantısı öğrenciler, güzelliğinin uzantısı kızlar, ilgilendiği sanat dalının uzantısı insanları düşünüyorum hemen. Asıl olan biz değiliz sanki, bizi meydana getiren şeyler ya da öyle olduğu algılanan, varsayılan. Bu fazlasıyla rahatsız ediyor beni. Belki bu olması gereken diyorsunuz bana ama özellik sahibi olacağım diye vitrinde oyalanıyoruz gibi geliyor. İçimiz darmadağınık ama poz verme edalarındayız. Aslında yapmak istemiyoruz ama bize çok uygun olduğunu söyledikleri için yapıyoruz birçok şeyi. Cumali'yi de bıyığının adamı ol diye dizginliyorlar sürekli. Ez cümle gözde olmamayı, bilinen, sayılan, sevilen olmamayı göze aldığımızda normalleşeceğiz gibi geliyor bana. Bıyık söylencesi ile buluşmanızı ve hayatınızı bir yoklamanızı isterim.
Kitaptan Seçtiklerim:
"Görüleni görememiş gibi görünmemek için..."
"Yaşam yeterince ağır geliyordu artık, hiçbir şeyin fazlasına katlanamıyordu."
2 yorum:
var ya ne konuya dokunmuşsun şimdi! :) Sen az daha uzunundan deneme felan yazsan da tatlı tatlı okusak be Cemre. böyle kısa kısa kesmiyor:)
aslında kısa-uzun pek düşünmeden yazıyorum..Ama tembel tabiatım kısa kestiriyor maalesef:)
Yorum Gönder