Merhaba. Kitapta istediği hayatı yaşayamamış bir adamın yaşamaya mecbur kaldığı hayatını okuyoruz. Felsefe okumak için İstanbul'a giden Mürşit babasının rahatsızlığı nedeniyle memleketine döner, evlenir ve çoluk çocuğa karışır. İçi öylesine karanlık bir adam ki Mürşit, iç sıkıntısıyla okuyanı da boğuyor.
Mürşit babasından kalan oteli işletmeye çalışır ama öylesine bıkkın öylesine isteksizdir ki otel artık otel olmaktan çıkmış izbe, döküntü bir yer oluştur. Otelin bu haline en çok Mürşit'in oğlu içerler. Oğlunun hırsını babasına çok benzetir. Mürşit'in gerçek anlamıyla iletişimde olduğu tek insan otelde kalan Madencidir. Madenciyle her akşam sofra başında hayata dair, insana dair konuşurlar. Madencinin de içinin karası Mürşit'inkini aratmaz. Hem olaylarla örülü hem günlük rutinin çok yoğun hissedildiği Dünya Ağrısını belki çok severek olmasa da (ki ben sevdim) okuyabilirsiniz.
Kitaptan Seçtiklerim:
Hikayeler insanı kendi kuyusundan çıkarır, başkalarının kuyularına atar.
Tutunacak başka bir umut bulur, benim ihtiraslı oğlumda o yetenek var, gününü yeni bir umutla doldurma yeteneği. Bu bir yaratılış, herkeste olmuyor. Bende mesela, yok.
O içine dolan kederi kendi çağırıyor.
2 yorum:
Yahu diyorum bu blog da kim ki listeme düşmüş:) Baktım bir önceki posta da yorum yapmışım. Vefalı mıyım neyim:)
Bloga ben de bir ara dogru dürüst yazmiyordum.
Bu kitabı ben de okuyacağım ama kimbilir ne zaman. Karamsar olmadığım zamanlarda desem, uzak zaman demek :)
Sevgili N. Narda yorumunu görünce çok mutlu oldum evet çok vefalısın gerçekten ama ben erteleme hastalığına tutulduğum için buraları çok ihmal ediyorum.
Sevgiyle kal💙
De
Yorum Gönder