11 Kasım 2010 Perşembe

MONTAIGNE DENEMELER

Yıl 2002, 16 yaşındayım. Montaigne'nin Denemeler kitabına komşu evinde rastlıyorum istiyorum hemen ve başlıyorum okumaya. O günlere ait ajandama kitap bittikten sonra şunları not ediyorum.
Montaigne Hakkında;
1500' lü yılların adamı Montaigne. Saçmalıkları, doğrulukları ve hepsi bir yana satırlara olan dürüstlüğü. Yıl 2002. Aradan asırlar geçmiş. Yer Türkiye, kişi ben. Bir Fransız yazarın Denemeler adlı kitabı elimde, hayat adına dersler çıkarmaya çalışıyorum. Onun yazılarında gördüğüm en güzel yan kendisiyle yola çıkması ve vardığı noktanın yine kendisi olması. Din nedir bilmiyor diyebilirim. Keşke onun döneminde yaşamış olsaydım o zaman bu büyük erdemin yanında bu küçümsenecek din anlayışı hakkında söyleşi yapabilirdim.
Ölüm, ölümü umursamıyor daha doğrusu ölümün korkusu yok. Kurtuluş sayıyor. Acı çekiliyorsa kurtulmak için çare ölüm, hastayı kurtarmaya çalışmakta saçma. Çünkü ikinci kez ölümü bekletmek insana iyilik etmek değil meşakkat vermek. Sonra doğallık aşığı.
"Ah keşke Paris'in sebze pazarında kullanılan sözcüklerle konuşabilsem" diyecek kadar ileri gitmiş. En sevdiğim yanı kendisine herşeyden çok yer vermesi. Mesela diyor ki "İnsanın olanak varsa karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı ama mutluluğunu yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkanın arkasında yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada yabancı hiç bir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki hepsini yitirmek felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın." Ne hoş değil mi? İnsan çağlar önce bunları düşünebiliyor. Sonsuz huzur duyuyorum bu güzel satırları okurken.

Evet gelelim 2010' a :) Aradan geçen 8 yıldan sonra kitapla ilgili düşüncelerimde temel bir değişiklik yok. Yine inanılmaz keyif alarak, satırları çize çize okudum ama bu sefer  Beyoğlu Sahaf Festivalinden aldığım bana ait kitapla gerçekleştirdim bu okuma serüvenini. Kitapla ilgili aldığım notlar.
  • Ölüm denemesi müthiş
  • Eğitim ve halk denemesi
  • "Niceleri vicdanlarını kerhaneye gönderip davranışlarını kurallara uyduruyorlar"
  • "Haksızlığın kibarlıktan yana, kötülüğün edepten yana bir eksikliği olmayabilir"( bu söz inanılmaz etkiledi beni-yaşantısal bir şeyler var sanırım)
     Tabi ki bu kadar değil, ama kitap okurken not tutma olayını abarttığım için kitap çok yavaş ilerliyor hem de mini bir kitapçık çıkarıyordum:) bu sefer çizimlerle hallettim bu mevzuyu.
Türklerle ilgili düşünceleri de ara ara karşımıza çıkıyor. Türk ordularındaki disiplin adlı denemesinde şöyle diyor. "İsterdim ki gençlerimiz vakitlerini pek yararlı olmayan gezintiler ve pek onurlu olmayan uğraşlarla geçirecek yerde biraz gidip yaman bir Rodoslu kaptanın bir deniz savaşını nasıl yönettiğini, biraz da Türk ordularındaki disiplini görsünler."
Çağımızın en önemli sorunlarından biri etnik kavgalar, ırk üzerine geliştirilen ideolojiler bence. Çünkü Türk ya da başka bir ırktan olmaya biz karar vermiyoruz anne babalarımız ve ten renklerimizi biz tercih etmiyoruz. Peki bu sahip olduğumuz daha doğrusu bize verilen özellikler için mücadele ne kadar anlamlı. Bu anlamda insanlık paydası kavramı bana hep adil ve anlaşılır gelir. Montaigne bu konu ile ilgili "Bütün insanları hemşerim sayıyorum. Bir Polanyalı'yı tıpkı bir Fransız gibi kucaklıyorum. Dünya ile akrabalığımı kendi milletimle akrabalığımdan üstün tutuyorum. Doğduğum yerin pek o kadar heveslisi değilim. Kendi düşüncemle vardığım yeni bilgiler bana, sırf rastlantılarla edindiğim hazır ve gelişi güzel bilgilerden daha değerli gelir. Kendi kazandığımız temiz dostluklar nerde, iklim ve kan dolayısıyla bağlı olduğumuz dostluklar nerde!" der.

Sonuç olarak kitabın son denemesi olan Mutluluğun Bize Göreliği' nden şu satırlarla bitirmek istiyorum. " Hiç bir şey kendiliğinden ne o kadar üzücüdür, ne de zor. Bizim gevşekliğimiz, güçsüzlüğümüzdür ona bu niteliği veren. Büyük ve yüksek şeyleri görebilmek için ona göre ruhumuz olması gerekir; yoksa kendi çamurumuzu görürüz onlarda. Doğru bir kürek suda eğri görünür. Önemli olan bir şeyin görünmesi değildir yalnız, nasıl görüldüğü de önemlidir."



10 yorum:

Unknown dedi ki...

Ortaokul ve lisede hiç sevmezdim. Sinir olurdum hocalar bu kitaptan bahsetti mi!

Keşke hocalarımız önce kendileri böyle okumalar yapıp bize sevdirmeye çalışsaydı!

Belki bu yazından sonra ben de bir kere daha şans veririm Montaigne Denemeler'e...

Hatice dedi ki...

Öncelikle çok mutlu oldum yorumunuzu görünce kitapla ilgili olumlu izlenimler bıraktıysam ne mutlu bana.
Haklısınız gerçekten okul hayatının okuma konusunda pek motive edici olmadığını düşünürüm bende.
Deneme türü hep dikkatimi çekmiştir. o yüzden okumalarımda önemli bir yere sahiptir. Ama Montaigne Denemeler bu anlamda gönlümde hep ilk sıradadır. İlginize teşekkürler...

thalassapolis dedi ki...

Çok güzel olmuş yazı. Önce ve sonra... aslında bazen bazı kitapları aynı senin şimdi yaptığın gibi bir süre sonra tekrar okunmak gerek. Hatırımızda bıraktığı izlerin üzerindeki tozları alınmalı. Montaigne Denemeleri'ni severim benimde not defterimde epeyce bir yeri vardır aldığım notlar sayesinde.
Aslında okul yılarında okumanın özendirilmemesi konusunda saatlerce konuşabilirim. Ancak kısaca yazmam gerekirse okuma aşkım ne ailemden ne de öğretmenlerimden geliyor. Okuma sevgim tamamen yaradandan. Bundan muzdarip olduğum için şimdi öğrencilerime mutlaka bir dönemde anlatığım konularına ilişkin bir kaç kitap okumalarını salık veriyorum.
Eline sağlık ve son cümle Kürk Mantolu Madonna'yı gördüm onu okuduğun için çok şanslısın sevgiler...

Hatice dedi ki...

Teşekkür ederim sizinde yorumlar çok içten ve güzel:))Allah'tan içsel motivasyonumuz kuvvetli okuma konusunda dışarıdakilerden hayır yok:))Kitap fuarına sisten sebep gidemedim ama İzmitte gezmedik kitapçı bırakmadım o gün:))Kardeşime söz verdiklerimi aldım kendime de teselli olarak Kürk Mantolu Madonnayı aldım.Çok başlardayım henüz ama hemen sarıveriyor zaten. İlginize teşekkürler...

thalassapolis dedi ki...

Üzüldüm... Birlikte buradakine gideriz olmaz mı? Kürk Mantolu Madonna yorumunu merakla bekliyorum ;)

Şamil Çil dedi ki...

Montaigne başkadır. Bazı yazarların denemeleri bir kalem alıştırması olarak görmesine rağmen montaigne bu dalda ustalaşmış ve dünyaya sözünü dinletmiştir.

Adsız dedi ki...

Montaigne ile aynı dönemde yaşasaydım bu eksik din anlayışı üzerine konuşmak isterdim demişsiniz. Merak ettim ona ne söylerdiniz?

Hatice dedi ki...

O yorumu yaptığımda 16 yaşındaydım. Şimdi herkesin dün anlayışı kendine diye düşünüyorum. Yani bir şey söylemezdim.

Adsız dedi ki...

Teşekkür ederim yorumunuz için. Montaigne ile ilgili yazdıklarınız çok değerli ve isabetli. Bloğunuzu ilgiyle takip ediyorum. Yazmayı bırakmamalısınız.

Ebru dedi ki...

Merhabalar,

Fransız deneme yazarı Michel de Montaigne’nin ‘’Yavaşladıkça Çoğalıyorum’’ kitabından altını çizdiğim aforizmaları okumanız için sizinle de paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/montaigneden-20-etkileyici-aforizma/

Beni en çok etkileyen şu alıntı olmuştu:

‘’Doğrusunu söyleyeyim, biz erkekler kendi günahlarımızdan çok karımızın günahlarından, ona gelecek ayıplamalardan korkarız. Kendi vicdanımızdan çok karımızın vicdanının üstüne titreriz. (Aman ne fedakârlık!) Karımız bizden daha iffetli olsun da, biz hırsız olmaya, yemin bozmaya, aforoz edilmeye razıyız.’’

Keyifli okumalar dilerim,
edebiyatla ve sağlıcakla kalın.